sözlükte papillom için iyi huylu denmiş.

antik.eksisozluk.com

kötüsü karsinom muş. düz mantıkla iyi huylu bir tümörmüş sanki? yanlış bilgi vermek istemem. bir uzman yanıtlasa daha iyi.

iyi huylu deniyor. www.pathologyoutlines.com
ama ilerleme ihtimali çok az da olsa var. tabi doktora danışmayı ihmal etmeyin.
geçmiş olsun.

evet iyi huylu. geçmiş olsun.

Vikipedi'de 1 Temmuz 1899, Princeton, New Jersey doğumlu yazıyor. ABD vatandaşı olma olasılığı yüksek..

en.wikipedia.org

Nationalty: American.

indianajones.wikia.com

www.youtube.com
ehe

deep purple - when a blind man cries
deep purple - soldier of fortune

+ belki rains of castamere

www.youtube.com

when a blind man cries süpermiş.

onun gibi the moody blues - melancholy man var.

metallica - mama said

metallica - outlaw torn (belki tam olmaz bu :P)

tom waits - dead and lonely

tom waits - green grass

daha gelir de tek tek geliyor eheuhe

my dying bride sarkilari olabilir.

koop-island blues
o tarz değil ama ikili ilişkilerle ilgili sorunun varsa iyi(!) gelir.

blackfield-pain

pain of salvation - sisters

Seether-Amy Lee - Broken içimi daraltır benim.

Edit: Bir de Yiruma - River Flows In You

www.youtube.com

archıve- again

henry and maximus

deftones - hole in the earth (renholder remix olsun ama)
IAMX - this will make you love again

avenged sevenfold - so far away

Saturnus-Veronika Decides to Die albümü mahveder

Rahatsız eden tek tarafı, kabuğu bağlı kaldığı son noktadan ayırdıktan sonra kanamaya başlaması..
En nefret ettiğim alışkanlığım varsa kurtuluş yolu yazın lütfen..

Kuzenim kendi yaralarini koparir bitince bana sarardi. Yaraoarimi sakladigimi bilirim gormesin diye.

off gece gece
bi yara olsa da koparsak.

bu bir davranış sorunu. psikolog ve özel eğitimciler bariz bunun için program neyin hazırlayıp çalışıyor. ben de koparıyordum tırnaklarımın kenarındaki etleri. ondan kurtuldum. ama sırtımdaki sivilceleri ve onların kabuklarını yolmadan asla..!

pepee
dora the explorer
susam sokağı
caillou

yeğenlerimle sukubidu,tom ve jeri, kespır, silvıstır ile tiviti ve bags bani'yi keyifle izliyoruz.

yenilerden ise; finea & ferb, oscar çöllerde ve leon'nun bağımlısı. leliko ve ayas, yoklukta çözüm niyetine izleniyor.

yaşlar; 3,5 / 5,5 / 8

Total'i çoğu kişi kullanıyor iyidir herhalde, ben "WinAvi All-in-one converter" kullanıyorum memnunum.

format factory

wondershare en iyisi şu an.

hazır yaz da gelirken fesleğen yetiştirebilirsin. sivrisineklere de çözüm olur.

maydanoz nane hiç de zor değil ben de yapacağım bunu hatta. biber de olur, süs biberi evde yetiştiren tanıdığım var bunu da deneyebilirsin.

Güneye bakan ve iyi hava akışının olduğu bir yerinizin olması şart.
fesleğen, maydanoz, nane hatta roka ve kıvırcık banko yetişir. belki salatalara koymak için cherry domates de düşünebilirsiniz.

bunların tohumunu herhangi bir yapı marketten alabilirsiniz. tohumtakas.org sitesinden de talep edebilirsiniz ama buğday derneğine üye olmanız gerekiyor.

yeriniz varsa domates, biber, salatık herşey yetişebilir ama bunlar çok tükeldiği için sizin ihtiyacınız karşılamaz.

Kendinden sulama yapan kaplar kullanın mutlaka.
www.agaclar.net

maydanoz, nane, sarmısak, minik domates, cin biberi, soğan, reyhan, bir tane de ufak nar ağacım var, bunlar dışında daha fazla şey de yetiştirebilirsin ha unutmadan bir de kuşlarım için millet.

not: ingilizcen varsa şurada nasıl yetiştirilir tarzı rehberler var belki işine yarar.
www.heirloom-organics.com

topraksız tarım yapabileceğin küçük setler var, onlardan alırsan daha rahat olur.

www.zeromilefarms.com

zor degil fakat sabir istiyor. gecen yaz terasda patlicandan bibere bir cok sebze yetistirdik :) agaclar.net sitesi baya yardimci oldu.

bir de şöyle bişi var
removeandreplace.com

buradan birileriyle gidebilirsin ya da çevrende gidecek birileri vardır mutlaka, mesela ben de gitmeyi düşünüyorum daha bilet almadım. her bilet değer bence bir daha gelip gelmeyecekleri belli değil.

Ben de henüz bilet almadım ama 1-2 haftaya alırım. Buradan toplaşma olur kesin. Zaten metal konserinde birilerine selam versen 1. si kovalasa 2.si gel kardeşim diye muhabbete alır.

o treni çok fazla bilmiyorum ama koltuklar daha rahattır otobüslere göre. kompartımanlı olmadığına emin misin? 1. mevki çok bir şey ifade etmiyor sanırım. belki de kompartıman koltuk ayrımı için kullanılıyordur.
*en son 5 sene önce trene binmiştim.

benim bindiğim trenlerde mesafeler gayet genişti. otobüs gibi dar değil. birinci mevkinin de bir anlamı yoktu. eskiden varmış öyle bir sınıflandırma, o devam ediyor diye duymuştum.

kompartımandan emin değilim bilet üzerinde de öyle bir ifada yok.En büyük derdim otobüslerde ki gibi ön koltuk yatınca dizlerim ezilmesin.boyum 1,85 bu arada.

trende bavulunu falan alan ayrı bir yer olmadığı için, bavulunu eşyanı da koy diye koltuk araları hayvann gibi geniştir, ben 190 boyunda adamım, ayağımı kasıtlı uzatsam dümdüz öndeki koltuğa değmem

bavul koymak için koltukların üstünde geniş bölmeler var. ama denildiği gibi rahat gidersin, sorun olmaz.

dizlerin ezilmez hacı merak etme. Mavi tren ,karesi ekspresine göre daha iyidir. Fakat bazen kafalarına göre vagon eklediklerinden, bazı vagonlarda priz olurken,bazı vagonlarda boktan koltuklar oluyor,prizde olmuyor. İnşallah iyi bi vagon gelir ama meraklanmayın her türlü otobüsten rahat.

cevaplarınız için çok teşekkürler.peki bu genişlik durumu öndeki yolcunun koltuğunu yatırması halinde de devam ediyor mu?

Montaj gibi geldi bana. Ha değilse bile sette bir tane şemsiyeleri var her yere onu götürüyorlar derim.

bariz montaj. ama değilse de valinin golfte öldürdüğü yardakçısının kampıdır.

arka taraf full yeşillik. terminus değildir üst fotoğraf. yardakçı kampı+1

evet.hatta örgülü bacımın mangalda kızarttığı kişinin de....

SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER
beth
SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER SPOILER

olduğu söyleniyor.

iyi et çıkmış oysa.

ill manors.

para avcısını izledim en son , güzeldi

nebraska

the best offer. 2 hafta oldu hala etkisindeyim.

incendies

güncel film değilse istenen, dünya sinemasından birkaç öneri yapayım:

(bkz: los lunes al sol)
(bkz: voces inocentes)
(bkz: tangshan dadizhen)
(bkz: et maintenant on va où?)
(bkz: la sconosciuta)
(bkz: Hævnen)
(bkz: Mickybo and Me)

Non stop

Ben tatmin oldum

(bkz: rush)

Rush+1

The broken circle breakdown

the best offer
in a world
about time
miracle in cell no.7
the secret life of walter mitty

The Secret Life of Walter Mitty,
Rush.

ilk defa kanyak içmişdim ve reaksiyon olarak geri çıktı yani boğazımda kusmugu ulu orta yere kusmamak için hela'ya kadar koşdum ama boğazımdaki herşey nefesimi tıkadı. 2 dk içinde yüzüm kıpkırmızı ve kan toplamışdı sırtıma kendi yumruklarımla vura vura kendimi kurtardım. tek düşündüğüm böyle boktan bir sebepten ölmenin saçma olucağı birde annemin alkol aldığımı ve bu yüzden öldüğümü düşünmesi olucakdı. bunu düşündüm nan. boktan bi duyguydu.

15 kişi asansöre binmistik biz sadece ağırlık sensoru ötecek mo diye çıkmıştık üzerine sonra salak bir arkadaş kat tuşuna bastı inerken kaldı havamız ancak birkaç dk yeterdi dışardan panik yapmayalım diye milleti telkin ettim biraz, panik atakli bir arkadaş vardı. İçimden de dedim öleceğiz ama böyle mal bir sebepten ölünce annemlere ne diyecekler acaba. Gözümü kapadim bekledik bekledik nefes az alın paniklemeyin dedikçe bazıları oksijeni vakumladi. Kızsam zaten öleceğiz az kalmış kötü gitmeyelim dedim. Bayağı bekledik 5 dk falan ama asansörde biri bayilsa yigilacak yeri yok en kalabalık saatte en kalabalık otobusteki gibi. İç kapıyı elimizle siyirdik biraz hava geldi asansör boşluğundan onunla dayandik. Sonra hoca geldi açtı yarıda kalmış zıplayıp çıktık. Dua falan ettim işte besmele cektim kelime-ı şahadet getirdim. Evdekileri düşündüm kızı ders çalışsın diye kampa yolladık öldu geldi diyecekler gazeteye çıkacağız 15dkligina unlu olacağız dedim. Sonra gözümü kapatıp bekledim.

an değil de durum diyeyim. çocukken difteri olmuştum. ölüme en yakın hissettiğim, öleceğime inandığım belki de tek dönemdi. burnuma gelen, daha doğrusu gelmeye çalışan tek şey vicks kokusuydu. aklımı kaçırmıştım, bir an önce bitsin diye dua ediyordum. bi süre sonra, hastanedeydim ve etrafımda insanlar vardı. birisi kuru fasulyeli, pirinç pilavlı bi şeyler getirmişti. "nasıl ya, hastane mi yaptı bu yemeği" diye şaşırmıştım.

bi de bi kere intihar edicem diye gaza gelmiştim vapurda. çok pis bunalımdaydım. soğuk yüzüme çarptı, karanlığa öylece dakikalarca baktım. bi şey olmadı. bok gibi hissettim sadece. hatta bu, taksim'de bi kadın kendini raylara atıp intihar ettiği gün oldu. ekstra kötü hissetmiştim öğrenince.

"İnsanlar ölümlü olduklarının farkına anneleri veya babaları ölünce varırlar" diye bir söz vardı. Başkasının ölümden döndüm diyeceği çok şey yaşadım ama hepsinde korkutucu derecede soğukkanlıydım bu yüzden benimle arkadaşlığını kesenler vardı. Ama o kadar şeyin içerisinden ölüme en yakın hissettiğim an karşıdan karşıya geçerken arkamdaki şeritten süratli geçen arabanın gölgesini gerçek ve benim şeridimde sandığım andı. Evet çok saçma.

dalginca karsidan karsiya gecerken otobus carpiyordu adam son anda durabildi 20-30 cm kala. bana dogru gelen o kutleyi gorunce donakaldim zaten bir sey dusunemedim. ileri geri gidemedim.

Motosikletle kaza yaptığımda...

Etraftakilerin çığlıklarını duyunca en azından duyabiliyorum demiştim.

Bi kere karşıdan karşıya geçiyordum sağımdan gelen aracı görmemişim. Bi döndüm sanki araba 20yle üzerime geliyodu ağır çekim, tüm sesler kesildi, ben olduğum yerde kaldım, ne kaçabildim ne yürüyebildim. Aklımdan geçen tamam bitti buraya kadarmış gibi düşüncelerdi. O an korna sesini duydum. Adam dibimde zor durdu.Far bacağıma değdi hatta. Ruh gibi yürüdüm geçtim. Uzun uzun anlatıyorum ama saniyeler sürdü tabi bu. Bir iki saat ''ölüyodum lan ama ölmedim hsagdas'' şeklinde dolaştım.

berkin elvan'ın vefat ettiği gün ankara'da eylemler oldu malum. akşam dersanedeyiz, dersanem de sakarya'nın kıyısında bir yerde, biraz değişik tiplerin bulunduğu da bir yerdir hani. her neyse işte, teneffüs vakti sigara içen bir arkadaşımla aşağıdayız. millet konuşur takılırken birdenbire gaz bombalarının sesleri gelmeye, sonra insanlar dersanenin önüne sökün etmeye başladı. içeri doluştuk. bir iki dakika sonra kasıtlı olarak dersanenin önüne ve karşıdaki inşaata gaz bombası atmışlar, ben etkilenmedim ama etkilenen arkadaşlarım oldu. olaydan 15 dakika sonra dersleri iptal ettiler zaten ama dersanenin önüne gaz bombası atmaya devam ettikleri için dışarı çıkamıyorduk. en son arkadaşımın iknasıyla -babamın ofisi dersaneme çok yakın- babamın ofisine gitmek için yola çıktığımda sanki kafama gaz kapsülü gelecekmiş gibi, o an ölecekmişim gibi hissettim. daha önce eylemlere katılmıştım ama bu sefer çok farklıydı sanki, böyle bir kaderle öleceğimi düşünmek beni çok korkuttu, sanırım hayatımda hiç o kadar korkmamıştım. bu hislerin tamamı 1 dakika bile etkilememişti beni ama çok kötü hissetmiştim. bu da böyle bi anım.

7-8 yaşlarında filandım, bu polis transitlerinden biri ben karşıdan karşıya geçerken altına alıp sürüklemişti beni, tekerleğin altına giriş anımı hatırlıyorum ordan sonrası kopuk, sonrasında hatırlayabildiğim bi kaç kişi toplanmış biri kolonya sürüyor elime, diğeri ambulans çağırıyordu.

sanırsam böyle durumlarda çok bir şey düşünemiyor insan, şoka girme anı vs.

burnum bile kanamadı inanır mısın.

ikinci bir olay ise bundan 2-3 yıl önce 4-5 kişi bi odaya doluşmuşuz, kışın ortasındayız, ot tüketilen bir ortam, bong dönüyor, bongun jelatinini sivri zekalının biri (git: cdn4.n11.com.tr ) şunların üzerinden almış, onu da bonga bağlamış, bong da benim elimde.

zaman durdu, ciğerlerime öküz oturdu, kafamın tam orta yerine bi acı saplandı, alt çenem hafifce aşağı doğru indi, gözlerim kan çanağı gibi oldu, yavaşca kalktım, yatağa girdim, cenin pozisyonu aldım ve 3 saat boyunca ölmemeye çalıştım, ne düşündüğüm hakkında en ufak bir fikrim yok ama zangır zangır titrediğimi ve nefes alırken bütün bünyemin sarsıldığını hatırlıyorum.

o salaklar benim o halimi görmelerine rağmen bırak ambulans çağırmayı, bongu dönmeye devam ettiler o jelatinle, 3-4 saat sonra ufaktan kendime gelip vücudun dengesini tekrar sağlamaya başladığımda hepsi bir tarafa yığılmış, cenin pozisyonunda titriyorlardı, bir tanesi ağlıyordu hatta.

hiç dokunmadım öyle titreşmeye kıpraşmaya devam ettiler kendilerine gelene kadar.

inanır mısın bunda da burnum bile kanamadı, öyle kendi kendine attı bünye bütün sentetiği.

14 yaşlarındayken diz kapağımdan bıçaklanmıştım, sağ elimin bileğindeki damarlar parçalanmıştı, yarım metre önümde yürüyen bi adamın kafasına boyum kadar buz sarkıtı düşmüştü.. daha çok var böyle ama hiç birinde hayatım gözümün önünden film şeridi gibi geçmedi, genelde beyin düşünmeyi bırakıyor böyle durumlarda, durumuna odaklanıyorsun.

en çok şunu unutamam, gerizekalının biri sokağın ortasında kuru sıkı silahı belinden çıkarıp sağa sola ateş etmeye başlamıştı, hani o film şeridi olayı olsaydı eğer o an olurdu, ama orada da olmadı.

cipin aynası çarptı öbür şeride savrulup karşı şeritten gelen taksinin üzerine kapaklandım. "aha gittim"den başka bir şey düşünemedim. o zaman yavaşlaması bana da oldu. ama hayatımı kurtaran o taksici olmuştur. farkedip yavaşlamasa geçtikten sonra boş yola düşebilirdim veya o hızla bir daha savrulurdum belki de.

2-3 kez öleceğimi hissettim. zihnim tamamen boşaldı, bitti diye düşündüm sadece. anlık korkudan sonra ilginç bir rahatlık gelmedi değil ama.

detay yazamayacağım dolayısıyla o anı ve düşüncelerimi de yazamayacağım ama şimdiye kadar sadece bir kez, o saniyeler içerisinde gidiyorum galiba dedim. kavga esnasındaydı.

eksisozluk.com

Doğalgazdan dolayı zehirlendigimi anladigimda kusmaya baslamistim bile. yogurt, açık hava gibi tekniklerden sonra yatağa sabah kalkamamak üzere yattım, baya korkutucuydu. Ertesi gün uyandığımda başım hala zonkluyodu.

bir kaç kere yaşadım bu hissi.

çocukken ateşim çok çıktığı bir zamanda -40 falanmış sanırım, emin değilim- hani ateşliyken böyle her şey kocamanlaşır, sen küçücük kalmışsın gibi hissedersin ya, işte o an sanki başka bir boyuta geçiyor gibi hissetmiştim -ölüm hissi gibi değil belki tam olarak ama-

ben çok hastalandığım için, genelde hasta olduğum vakitler böyle ölecek gibi hissediyorum, aşırı öksürük, sonucunda nefessiz kalma -özellikle de bahar zamanları rinitim de olduğu için denk gelirse ikisi çok kötü oluyor, bu sene de geçen sene de başıma geldi-

bir de, iki sene önce panik atak krizi geçirdim, elektro çektiler, tansiyonum normalden düşük benim, aniden çok fırlayıp -20lere çıkmış- aniden çok düşmüş -normalde 7ye 9 falan, 4-5 civarına falan düşmüş- o zaman bir ölecek gibi hissettim, resmen elimle göğsümü boğazımı tırmalamışım, o anda sanki bir yerden yukarıya çıkmaya çalışıyor gibiydim, sanki düşücekmişim de ölecekmişim gibi. halbuki koltukta oturuyordum sadece.

bir keresinde de kalbim çok pis sıkışmıştı, kolum uyuşmuştu, nefes alamamıştım, bir de o zaman ölecek gibi hissetmiştim. bu tip durumlarda genelde hissettiğim şey "yaşamalıyım!!" oluyor ama, niye bilmiyorum? bildiğin mücadele ediyoyum, halbuki ne enerjik bir insanımdır, ne de yaşama sevinci, isteği yüksek. bıraksan mal gibi bir sene uyurum herhal..

ha, bir de iki sene önce bir sarhoş olmuştum ki.. bir buçuk şişe şarabı iki saatte bol çikolata ve iki paket sigara ile bitirmiştim -aç karnına hem de- düşünüyorum da benim gibi sağlıksız biri için canına susamış olmak demek sanırım bu.. neyse, gece boyunca elimde kovayla gezdim :D sabah da kendimi küvette buldum, uyumuşum küvette, ağzımın yarısına kadar su dolmuş, iki dakika daha dursam boğulacakmışım. bi de sıcak suyu açmışım bacağım yanmış farkında bile değildim ama öyle diyeyim. ne malmışım la ben?

Gezi döneminde AKM'nin üzerinden biber gazlarının atıldığı an öleceğimden emindim. Hepsi dibimize düşüyordu. Birden tüm insanlar koşmaya başladı, çok kalabalıktı. Sonra düştüm. Üzerimden insanlar geçmeye başladı. Sanırım ömrüm boyunca asla unutamayacağım kadar korkunçtu. Bir yandan yardım edin diye bağırıyordum diğer yandan üzerimden geçen insanlara "nolur yapma" diye bağırıyordum. Azıcık ileride iki polis gaz atmaya devam ediyordu. Birileri biz düşenleri çıkarmaya çalışıyordu ama insanlar koşmaya devam edince onlar da kaçmak zorunda kaldılar. Beni çıkaramıyorlardı çünkü en alttaydım önce üstteki insanları kaldırmaları gerekiyordu. Sonra gazdan hiçbir şey göremez oldum, kafama taktığım kask düştü onu el yordamıyla bulup kafama geçirdim. İyi ki geçirmişim çünkü geçirdikten çok kısa bir süre sonra kafama biri bastı geçti. Gerçekten öleceğimden eminim. Her şeyin bittiğine emin olduğumu hatırlıyorum. Sonra birden üstümdeki insanlar azaldı ayağa kalkıp Gezi'nin içine yürüdüm bizim guruptan biri beni buldu. Titrediğimi koşamadığımı hatırlıyorum çünkü boynum ve elim ve bacaklarım çok ağrıyordu. Birileri beni görüp yaralı var diye haber verdi ama o kadar korkmuştum ki topallayarak kaçıp bir çalılığın arkasına saklandım. Tesadüfen bir arkadaşım beni buldu ve güvenli bir yere götürdü. (webtv.radikal.com.tr 12. dakikadaki müdahale)

lisede, tatil için gittiğimiz bir yerde sulama kanalı vardı ama çok büyük. çocuklar yüzüyor içinde nehir gibi bişey. söylemesi ayıp yüzmeyi riva sahilinde yani karadenizde öğrenmiş birisi olarak yanımızdaki kızlara hava atacam diye elbise ile kanala girip dipten kum alacağım iddiasına girmiştim. üzerimde kot pantalon, t-shirt vardı. ayakkabıları çıkardım. o kadar da gerizekalı değildim:) ama ilk gerizekalılığımı bilmediğim bir yere balıklama atlamakla yaptım. çamur tepesi varmış, ona çarptım ama allahtan şanslıydım, bişey olmadı ama hiç beklemediğim başka bir şey oldu kot pantalonum suyu yiyince beton gibi ağırlaştı. öyle böyle değil ama. ayağımı kıpırdatamıyordum. zaten o çamura çarpınca şok olmuştum, pantalonun betonlaşması beni mahvetti. su da tatlı su beni dibe çekmeye başladı kot. çıkarmaya çalıştım iyice panik oldum. dalıp dalıp çıkıyordum. millet de şaka yaptığımı sanarak müdahale etmedi. kanal o kadar hızlı akıyordu ki, taş köprü gibi birşey vardı ileride ve ağzına kadar su dolu bir tünel gibiydi. bu panikle orayı geçmem mümkün değildi. ya kafamı çarpardım ya da panikten boğulurdum. bağırmaya başladım. batıp batıp çıktığım için anlaşılmamış sonra bana söylenen. büyük bir süratla köprüye doğru savrulurken öleceğim diye düşündüm. sanırım çok genç olduğum için aklıma annem geldi sadece. yani oğlun boğuldu kanalda diyeceklerdi ve ne kadar pisi pisine bir ölüm, ne kadar üzülecekti.
uzatmayayım, köprüye 2-3 metre kala son bir hamle ile kendimi kanalın kıyısına attım. orada otlar vardı, öyle bir can havli ile otlardan tutulmuşum ki ellerim parçalanmıştı. o adrenalinle hiçbir şey hissetmedim tabi. otlar kopuyordu ben diğer otlara atıyordum kendimi. zar zor kendimi çekip kurtardım. aileme bisikletten düştüm demiştim ellerim için. o gece o kadar çok kabus gördüm ki...

şarkıyı mı arıyorsunuz, reklamı mı?

*reklamı arıyorum şarkıyı bulmak zor olmasa gerek.

telsim'in vardı;
www.youtube.com

kendi yaptığı açıklamaya göre tekrar tekrar aynı soruları kullanabilmek için.

bana göre hatalı soruları kamufle etmek.

Soru havuzunda sorular bitti büyük ihtimal.

Internette matematiklerin hepsi var aslina bakarsan.

Soruya cevap: bana kalirsa soru bitti falan hikaye, usulsuzlugu kolaylastirmak.

aynı soruları kullanması hata olur çünkü dersaneler adam sokup soruları ezberletiyor.
neferkitty+1 hatalı soru.

mızraklarını çuvala sokmaya çalışıyorlar.

öncesinde paylaşılıyor artık yandaş kurumlarda.
yöntem değişti tabii.

12 monkeys

surrogates olabilir belki. bilemedim.

12 monkeys

12 monkeys ve surrogates benim de favorilerim izlemediysen mutlaka...

Bunlardan bir tek blind date i izlemedim, bakalım.

armageddon

die hard serisi ve hatta 3 kesinlikle.

daha çok shamalayan filmidir ama "unbreakable"

Dışarıya ses vermeyi önlüyor diyedir ısrarla üretilmesi.

Ben gayet severek kullanıyorum. Senin kulaklar sıkıntı.

kulağına uygun olanı bulmak lazım. en iyi kulaklık türü bana sorarsan. dışarının sesi hiçbir şekilde gelmiyor, baslar beynimin içinde vuruyor sanki. anlayamazsınız.

BEn oturtuyorum zorla da bu sefer de asıl görevi kulak temizlemekmiş gibi bir his veriyor o borunun içindeyken.

iyi diyosunuz, güzel diyosunuz da benim kulaklarımın deliklerinden biri diğerinden daha küçük :/ kablosunu kulağımın üstünden dolaştırsam çok mu abes olur?

ince bi bere ile takınca güzel duruyor kulakta. koşarken terlediğinden kulağım, benim de düşüyor hep.

ben de nefret ediyorum bu edevattan, alerjik bi bişeyler yapıyo gibi kaşındırıyor ve yanlışlıkla elim filan takılır da pat diye kulağımdan çıkartırsam kulak zarımı patlatacak gibi bir basınçla çıkıyor.

müzik dinlerken de bi müddet sonra böyle şakaklarımda bi ağrıya sebep oluyor, allahın belası bişey bana sorarsan.

3 farklı boyda giriş oluyor birine küçüğü birine büyüğü tak??
www.yes24.co.id
shs 8100 tavsiye ederim.

Ben de ediyorum. Kardesim almis mecbur dinliyoruz onunla.

aslına kulagın icine dokununca salgılamayı artırdıgından buşon artışına sebep oluyo bu yönden biraz sağlıksız. ama dışarıya ses kaybını azalttıgından kalite digerine nazaran iyi.

ev arkadaşım bu kulaklıklar hakkında, taktığımda kulağıma tecavüz ediliyormuş gibi hissediyorum lan diyor. ben kullanıyorum severek.

bir başkadır benim memleketim

estergon kalesi
akıncı marşı
izmirin kavakları
izmir marşı
10. yıl marşı

soyle de bir playlist buldum, cogzel www.youtube.com

mehter marşı..

youtu.be osman öztunç - yalnızım işte
youtu.be osman öztunç - züleyha'da kalmıştım
bunlar, milliyetçi şarkıcının normal şarkıları.
youtu.be mustafa yıldızdoğan - ne mutlu türküm diyene
milliyetçi sözler içeren şarkı istersen...

www.youtube.com
bu şiir yalnız

youtu.be zuğaşi berepe - va mişkunan
laz milliyetçiliğinden de örnek vereyim adım faşoya çıkmasın:)

alkislarlayasiyorum.com

Çok hoşuma gitmişti ilk dinlediğimde :)

www.youtube.com

ahmet şafak - yanlız kurt sene 1998 acıbadem ülkü ocakları..

İstiklal Marşı

www.youtube.com

buyur

izmir marşı'nın muammer sun düzenlemesi. bu versiyonu bizzat korolarda da söylemiş biri olarak da söyleyebilirim ki acaip coşkuludur.

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

ali kınık - koca reis

dayanamadım yazdım - al milliyetçi şarkı: www.youtube.com

Geç kalmışım ama, Yıldırım Gürses olmadan olmaz :)

www.youtube.com

siyah oje kullanabilirsin belki saate acımam dersen. fırça izi bırakmamaya çalış.

Cam çok sıkıntı olmaz, saat camları farklı farklı ölçü ve malzemelerde bulunabilen şeyler ama kasa işi zor. Onun restorasyonunu hem her saatçi yapmaz, hem de yapan ucuza yapmaz. Teknik olarak herhangi bir metalden farksız olduğundan fırın boya yapan biri önce etraflıca temizleyip sonra sıfırdan fırın boya falan yapabilir (Tabi saat tamamen sökülecek, sadece kasa kalacak) ama o da meşakatli, tanıdık biri lazım. Markasını göremedim ama belki Ebay'de falan bakınırsanız kasası sağlam bir saat bulup onu kullanabilir ya da direkt orijinal kasasından alabilirsiniz.

grooveshark yıllardır üzmedi beni, hele bi dene.

spotify?

grooveshark, cinim binim. Fizyi 3 e katlar, 4 e boler, 5 kere de carpar ardindan da "tatlim baska bi arzun var mi?" der.

eighttracks

soundcloud
pandora
yutup??

soundcloud da olur ama soundcloudda her parca olmuyor maalesef.

jango

100 lt süt olsun, satış fiyatı da 10 lira olsun.
150 lt sütü 12 liradan satacak.

1000 yerine 1800 kazanacak. Yani %80 ek kazancı var bu işten.

%80

ben de %80 buldum ama cevap %140 diyormuş
kardeşimin sorusu.

yüzde 80

başlangıçtaki sütü 100 x su ilavesi ile 150 x oldu
litresi de 100y den 120 y e çıktı

başta 100x.100 y lik maliyeti

150 x 120 oldu = 18.000

10.000 de 8.000

yüzde 80 karlı

100 lt sütü vardı, sütün de litresi 1 lira diyelim. su eklenince 150 tl oldu. sonra da totale %20 zam yapınca etti mi sana 180 tl.

sütçünün net karını bilemem, sütü kaçtan alıp kaçtan sattığını bilmediğim için. cirosundaki artış ise 80tl.

yanlış sormuşum soruyu düzelttim.

street fighter 4 vardı, birebir aynısı. oynaması zor tabii ama alışılıyordu. güzel oyunlar var yok değil.

flappy bird, blendoku, plants and zombies.

Gta Vice City

plague inc

max payne, punchquest, plants vs zombies, dolmuş driver, traffic racer, devils attorney, only one, final freeway

rexx'in karşısında bir yer vardı. aynı sokaktalar, karanfil sokağın başı.

hijyen konusunda lithium iyidir bahariyede. acıyor mu bilmiyorum deldirmedim

1. bilgim yok.

2. çok acımıyor ama delinirken çıkan ses çok rahatsız edici. 10 yıldan fazla oldu deldireli, o ses hala kulağımda.

golden arrow tattoo&piercing var rexx'in oralarda. iğne sokup uyuşturmadan bir yerini deliyorlar yani hiç acımıyor demek pek de doğru olmaz. anlık bir acı işte.

idman
fraps da yapar o işi sanırım

camtasia, ses kaydetmek için ses ayarlarından recording'i seçiyodun bişeyler yapıyodun ama unuttum

oyuncak al hayvana yazık olur

kedi de köpek de tüy döker.. az ya da çok cinsine göre değişir ama mutlaka döker

balıkla başla
sonra su kaplumbağası
ardındann muhabbet kuşu ya da hamster
sonra kedi alırsın.
finali de timsahla yaparsın.

iguana al pampa:)

Sultan papağanı diyebilirim. Kendisi biraz pahalı olabilir(100tl) ama yemi ucuz. Fazla gürültüsü yok. Tüy döker ama kafesin kenarına tül takarsan onu da büyük ölçüde engellersin.

Betta

kaplumbağa alın; hem ucuz hem de dünyanın en kolay bakılan hayvanı. üç günde bir suyunu değiştirin, yemini, kabuk sertleştiricisini ihmal etmeyin tamam. yalnız kalabiliyorlar da evde. benim iki tane var, pek hareket etmiyorlar ama çok seviyorum ikisini de.

tek bir tane fındık faresi (ürememesi için ) sevimlidir , elinle besleyebilirsin , sevebilirsin , birlikte uyuyabilirsiniz..
su kaplumbağası değil ama kara kaplumbağaları ; daha evcilleşmeye meyilli evin içinde yuvasına girip çıkanı , evcil köpek gibi takılanı bile gördüm.

Eğer kurtarma amaclı almıyorsanız, ve gerçekten hayvanları seviyor ve acıyorsanız, alıp da üretime destek olmayın lütfen.
Sokaktaki hayvanları besleyebilirsiniz; balkonda küçük kuşlar için yemlik yapabilirsiniz; Barınaklardaki hayvanlara geçici ev sahipliği yapabilirsiniz..

kaplumbağa bakımı kolay bir hayvan değildir. en başta bunu söyleyeyim. birkaç basit google aramasıyla ne kadar zor olduğunu görebilirsiniz. bir kere birkaç günde bir suyu değiştirilen dandik plastik kapta kaplumbağa beslenmez. kaplumbağaların en az 15 cm suya ihtiyacı vardır yüzmek için. pek hareket etmemeleri normal bir şey değildir. su kaplumbağası (özellikle piyasadaki kırmızı yanaklar) sıcak iklim hayvanıdır ve kış uykusuna yatmaması gerekir. akvaryuma ısıtıcı eklemeniz şart. bu arada akvaryumun su için filtre ihtiyacı var tabi. bir de kaplumbağalar su dibini aşırı kirletirler, su öyle lönks diye değiştirilemeyeceğinden de (sağlıklı değil en başta) dip çekim aletine ihtiyacınız olacak. kabuk sertleştirici kimyasal vermek yerine uv lamba almanız ve sık sık güneşlendirmeniz çok daha sağlıklıdır ayrıca. heh bir de kaplumbağa yavruyken karnivor büyüdükten sonra omnivor olan bir hayvandır ve piyasadaki yemler beslenmesi için yeterli değildir. küçükken sık sık karidesle beslemeniz lazım. normalde yetişkin olduktan sonra marul salatalık vs vermeniz gerekiyor ama bunları çocukluktan da yiyebiliyorlar, benimki yerdi. akvaryumuna kuru alan yapmalısınız kuruyup uv lamba ile güneşlenebileceği. iki tane almaya kalkarsanız çiftleşecekler, kumlu bir kuru alana ihtiyacınız olacak yumurtlayabilmesi için ve kaplumbağaların üreme dönemi zorlu ve sancılı geçer. hatta iki kaplum üremese bile birbirini yaralayabilir, beraber yaşamaya pek uyumlu hayvanlar değiller en uygunu tek beslemek.
bir de alacak olursanız eğer, kabuklarını çok iyi kontrol ederek almalısınız. mantar kaplumlar için ölümcül bir hastalık ve satılan hayvanların yarısından çoğu mantarlı oluyor...

kaplum beslemek zordur ama becerebilirseniz eğer çok çok çok keyifli bir iştir. insan görünce kabuğuna saklanıveren kaplumbağanın siz parmağınızı uzattığınız zaman kafasını uzatması paha biçilmez bir keyif.

kaplumbağa beslemeyi özledim ben ya.

not: kara kaplumbağasının beslenmesi yasal değil. fındık faresi de pet hayvanı değil, almayın...

en mantıklısı bir adet hemstır bence, hem tüylü sevgiye açık ve eğitilebilir, hem minnak, talaşını sık değiştirirseniz koku da yapmaz, çeşit çeşit ırkı cinsi var çok tüylü ve iriden az tüylü ve miniğe. hem de tavşan gibi. bir de abim evin içinde üst cebi olan tişört gömlek falan giyip cebinde gezdirirmiş sürekli, küçükken. masrafı da kafes talaş ve yem. bir kaç da ufak oyuncak alırsınız, yürüyüş topu alırsınız falan zamanla. pisliği de etrafta olmaz, kafeste olacağından.

tavşan çok güzel bir dosttur, ruh halinden anlar, kafasını elinin altına sokarak kendini zorla sevdirir, herkesten kaçarken gelir senin tepene çıkar falan çok keyiflidir. ama gel gör ki her ne kadar tuvalet kabına alışsa da arada etrafta kakasını kaçırır, duvardan mobilyaya kablodan halıya her şeyi kemirir, önüne geçmenin tek yolu köşe yerleri lastik falan kaplamaktır. kedi, köpek, tavşan hepsi tüy döker, hepsinin uğraşı ve pisliği olur. ev halkı istemedimi olmaz yani. muhabbet kuşu dene.

papağan kesinlikle tavsiye etmiyorum. (muhabbet kuşu da dahil.)

papaganlar pis hayvanlardır. (pisten kastım çevreyi inanılmaz pisletir.) yediğinin yarısını yere atar, her yere kaka yapar. kemirme konusunda da tavşanlardan aşağı kalır yanı yok.
üstelik kedi kadar da tüy döker.
doğal hayatta bunlar kendine ve diğer canlılara yararı olan davranışlar. gel gör ki evde beslendiği zaman bize pislik olarak geri döner.

eğer sürekli kafeste durmayacaksa (ki o hayvana işkence.) papağan beslemeyi hiç tavsiye etmem.

gine domuzu tavsiye edebilirm. ama durumunuz biraz daha düzelene kadar bekleyin derim.

sultan papağanı +1

ama bakımına çok dikkat etmen gerekli tropikal kuş, azıcık bi cereyanda kalsın hemen hasta olur.

çok fazla tüy saçmaz etrafa, kafesin içine tıkılıp kalabilecek bir yapısı da yoktur ama(hiç bir kuşun yoktur aslında), kendine alıştırırsan gün içerisinde omzunda takılmayı tercih eder, konuşmaya çalışır vs çok güzel hayvandır.

ama tabii yine de '0 tüy yüzde yüz hijyenik olmalı' diyorsan balık bile alsan batar abine, primat bunlar sonuçta hep.

kesinlikle papağan almayın. papağanlar sürü halinde yaşayan hayvanlardır. sevgiye çok muhtaçtırlar. bu hayvanları alarak alım satımlarına ön ayak oluyoruz. onlar da sürü halinde yaşamaları gerekirken bir kafesin içinde bir ömür geçiriyorlar. siz işe gireceksiniz, tatile gideceksiniz. bırakacağınız bir yer olmayabilir ve bu nedenle sıkıntıya girebilirsiniz. bir de gerçekten tüy, kaka problemi bunlarda da var. kanatlarından çıkan beyaz bir toz etrafı kaplıyor. bütün bunlar ablamın papağanında gözlemlediklerim. ne olursa olsun hayvan satın alıp bu vebale girmeyin.

saklambaç
körebe
götkazmaca(evet var böle bi oyun)
Tabi futbol
enlen menlen tribo vardı ama nasıl anlatırım o oyunu bilemedim şimdi.

simit
uzun eşek
birdirbir
on bir elli
yakan top
üç taş
uzağa tükürme yarışması
uzağa işeme yarışması

basond'a ek olarak;
ortada sıçan
ebelemece
dokuz taş

7 kule
capon kalesi
mucuk
zımbırzımba(15 yıl geçti ama piçin biri yüzünden dizimde halen yara izi mevcut)
kemer(kemeri saklıyorduk, sıcak-soğuk diye diye bulduruyorduk. bulan kişi de sonra milleti kovalıyordu kemerle. çogzeldi.)

Dansa davet, arkamda kimin eli var, böyle saçmasapan tekerlemeleri ve dansları olan şeyler (eksisozluk.com ) , renkli ve renksiz istop, çatlak patlak, yerden yüksek

alman kale

18 - topu sektirerek gol atardık, özel vuruşların da belli gol değeri vardı fln
tüftüfle külah atma
çekmece
ebe harf söyler biz de o harfle başlayan bir şarkı söyleyip karşıya geçerdik. ya da yakalanmadan geçerdik. yerden yüksek gibi ama tam değildi.

misket oynayan yok muydu yahu? biz misket oynardık deli gibi ha bir de çelik çomak.

Hırsız-polis de oynardık biz. Ekleyivereyim.

mendil kapmaca

yakar top
saklambaç
yağ satarım bal satarım
seksek
ip atlama
bir iki üç buçuk oyunu (küçük lastik topu yerden sektirip ayağını topun
üstünden geçirmece)
evcilik- bakkalcılık
yağmur sonrası toprak sahada oynanan çivi oyunu.
meşe (bilye)
gazoz kapağı ile oynadığımız şıpıdık gibi bir adı olan oyun.
beş taş
hula hop
laklak
ipin bir ucunda top diğer ucu bileğe takılıp ip atlamaca
kukla oyunu (kendi yaptığımız kuklaları konuşturmaca)
sapanla kuş kovalamaca
ağaçlara tırmanıp salıncak kurup sallanmak.

topaç vardı ama onu ben yapamazdım

elimin üstünde kimim eli var
giriş çıkış ( yere oturup parmakları komutla ileri geri yapıyorsun yanan çıkıyor)
yerde ne var yer boncuk
bezirgan başı
ali babanın çiftliği (sokakta şarkı gibi söylerdik, hayvanları seslendirirdik, hayvan bulamayan yanardı)

istop
tıp
birdirbir

Tuzbuz buztuz

(bkz: yerden yüksek)

taş kağıt makas
çatapat patlatmak
elektrikler kesilince elimizin gölgesiyle duvarda figürler yapmak.
iki gruba ayrılıp çekişmece oynamak. yere yıkılan grup yenilmiş oluyor.
isim hayvan şehir
atlastan ülke-yer bulmaca

midtown madness 2'de deli gibi gezerdik zamanında.

Assasins creed çok iyi denemediyseniz eğer. Hikaye olarak güzel yani.

heroes 3, age of empires, half life efsane oyunların başında gelir benim için.
Edit: abowww midtown u nasıl unuturum ama 1 olan bence efsane.

özlüyorum, fakat şimdiki jenerasyondan da şikayet etmiyorum. skyrim'imiz var, metal gear solid tam gaz, keza final fantasy öyle.

hayatım boyunca tek bir oyun oynadım diyebilirim; counter-strike
99'da çıktı. cs 1.5 bilemedin 1.6'dan sonra hiçbiri ilgimi çekmedi.

1,5-2 sene öncesine kadar deli gibi maç atardım.
çocukluğumda mahallede ödetmesine oynardık, adına da party derdik.

sırf counter için o günleri tekrar yaşamak isterdim.


şimdi hiç oyun oynamıyorum. önceden de hiç oynamazdım. sadece counter. o da en eski sürümleri.

fifa 99', gta 2, midtown madness ve pes6'yı da kısa süreli oynamışlığım var.

Dragon Age serisi derim.

şöyle nokta atışı isim verebilir misiniz?
dragon age ve assasins creed'i duymuştum. creed için bir süre sonra çok tek düze oluyor diyorlardı. (gerçi diablo 2 de öyle mesela)

ne dersiniz, dragon age mi indireyim?

not:
Ben de şimdiki oyunlardan şikayetçi değilim aslında, sonuçta asıl oyun oynayan kitle bunları istiyor ve çok güzel oyunlar çıkıyor. benim neslim yüzüklerin efendisi'nin ilk önce kitabını okuyup, sonra filmini izleyip en son da oyununu oynadığı için hikayelere takık sanırım biraz. şimdi sıra tersten gidiyor.

lord of the ring - the battle for the middle earth. ama birincisi...

özlememizin nedeni o zaman çocuk olmamız bence.

şöyle açıkliyim: çocuksun, daha önce hiç bilgisayar oynamamışsın, hatta görmemişsin. daha önce oynamamış olmanın getirdiği açlıkla, büyük bir istekle oynuyorsun oyunu.

şimdi tabii zor beğeniriz çünkü 1000 tane oyun oynamışız şimdiye kadar ve yüzlerce oyunun içinden seçim yapıyoruz, her zaman daha iyisini istiyoruz.

midtown neydi ya, heroes da aylarımızı gömerdik. Şu dlc'ler, sandbox muhabbetleri çıktığından ve oyunlarda esas ağırlık online multiye kaydıktan sonra 90ların oyun ekolü tamamen bitti. Mainstream oyunlarda artık campaignler çok yalan, yapımcılar hikaye yerine grafiklere yükleniyorlar artık tamamen. Hollywood'a döndü oyun sektörü, içi boş büyük yapımlar var sadece. Lakin indie game'lerde umut var bence. Arada çok güzel yapımlar çıkıyor ama takip etmek zor.

Hiç yeni bir oyun değil ama hikaye seviyorsan prince of persia üçlemesini(sands of the time, warrior within, two thrones) mutlaka oynamanı öneririm.

oymak beyi onun da etkisi var ama bence daha çok yakuza123'ün dediği gibi oyun anlayışı değişti. dolayısıyla o nesle hitap etmiyor. yoksa arada bir çıkan çok güzel oyunlar oluyor, günlerce deli gibi oynayabiliyoruz. (benim için cod serisi mesela, resmen psikolojim bozuluyor amk)

tropico 3-4
oymak beyi+1
delta force serisi vardı mesela çok iyiydi bence
ya da bir max payne 1-2.

İss ve iss2'de master lig keyfi. Playstation 1'in tadını başka hiçbir şeyde bulamadım.

grim fandango tadında psychonauts var. (o da tim schaffer yapımı)

aynen çok özlüyorum bomberman, mario, volfied falan.

Yürek
Bu aşk beni yorar
Kırmış kalbini
Bu akşam

youtube da dinlenme sayılarına göre en çok dinlenenlerden yap kasetini.

yanıbaşımdan
elleri ellerime
istanbul
masal
aman aman
gönül (cover)

melodi olarak düşündüm yoksa en sevdiklerimden yazmadıklarım var.

2000lere gittim lan kaset falan.

-yalnizlik paylasilmaz

Alternatif:
senden daha guzel

Altenatif 2:
oje

arkadaş bir kaçınız da bir tane aynı şarkıyı söyleyin herkes başka bişi söylemiş ya

hayati yasa
koprualti

farkli olsun diye yazmamistim, gercekten en sevdigim ikisi bunlar :/

bence en iyi yanıbaşımdan.
ama farklı müzik arıyormuşsun, helal olsun da iyidir, ğaçılın gerieeeeğğ kısımları bir yabancıya ilginç gelebilecek naralar

Hayatı yasa ve köprü altı
Yani ilk albüm daima

darmaduman yeni albümün şarkıları çok iyi. hep eskilere yönelmeyin.

ah

helal olsun
aman aman
yürek

jl8comic.tumblr.com

www.facebook.com bu var, dergide falan çıkıyor mu bilmiyorum gerçi.

kobuzchu kiz

evet dergide yayınlanıyor.

brezilya

slovenya

uruguay.

erdalguven.wordpress.com (abooo)

bence de brezilya. adamlar fakir gibii, ama değil gibi de. sonra olaylar falan var ama, ortam bodrum ortamı, ordan kurtarıyor. sonra hem zenci hem avrupali. ortalama iste.

dünyanın ortasında olan mısırdır.

güney afrika, belki biraz da malezya yahut yeni zelanda.

cin ile hindistan arasinda bir yerde olmali.

bi kere gelişmekte olan ülkelerden biri olacak.

meksika, kore, brezilya, afrika, türkiye en ideal adaylar.

kore fazla yukardadır bence geçtim. meksika hakkında bi bilgim yok onu da geçtim.

haliyle kalan 3 ülkeden biridir diyorum.

"hay hay padişahım
hemen padişahım
şurayı da yalayalım mı padişahım."
onların işi onaylamak yağ çekmek

www.youtube.com

Mogwai dinlemişsindir heralde.

bu türde cahilim yeni tanıştım albüm tavsiyesi alabilirim.

- explosions in the sky
- low roar

*shels - Plains of the Purple Buffalo
yndi halda - enjoy eternal bliss
explosions in the sky - this earth is not a cold dead place
mono - hymn to the immortal wind / you are there
65days of static - the fall of math / One Time For All Time
tüm godspeed you black emperor albümleri
hrsta - Ghosts Will Come and Kiss Our Eyes

Ben de çok hakim değilim bi kaç şarkısını dinlediydim zamanında.Does this always happen , get to france,I'm jim morrison im dead. Youtubdan dalıver seversen torrentten çıkarsın zaten. epey albümü var.

youtu.be

youtu.be

www.youtube.com
www.youtube.com
mixlerden dinle ister aralarından beğendiklerini seçersin. çoğunun altında dklarıyla birlikte adı yazar.
www.postrockmusic.com
bugün ve yarın istanbul salon iksvde thee silver mt zion memorial orchestra konseri var.

A Cloud For Climbing - Sunrays As Spotlights
April Rain ~ Exploring Yourself With A Knife (*)
Balmorhea - Truth
Balmorhea - The Winter (*)
Balmorhea - Remembrance (*)
Balmorhea - Attesa (*)
Beast, Please Be Still - Annihilate Everything That Exists! (*)
Before and After Science - The Loss. The Fall. The End.
Degree of Arc - …And I Called For Revolution
Dorena - Till Våning Tretton
Elara - Me and You Under the Aurora Borealis
God Is an Astronaut - Forever Lost (*)
God Is An Astronaut - Frozen Twilight
Industries of the Blind - Waiting and waltzing in airport terminals
Johnnytwentythree - Holy Ghost People
Johnnytwentythree - Into the Depths (*)
КСИ - Я не боюсь смерти, но боюсь всего, что приводит к ней (*)
Kwoon - Ayron Norya
Kwoon - I Lived on the Moon
Kwoon - Schizophrenic (*)
Maybeshewill - He Films the Clouds Part 1&2 (*)
Mono - Ashes in the Snow
Mono - Burial at Sea (*)
Mono - Halycon
Mono - Silent Flight, Sleeping Dawn
Mooncake - Turquoise
Over The Ocean - Paper House (*)
Red Room Cinema - Apsis II. The Observatory (*)
Sigur Rós - Von (*)
Sleep Dealer - Nozomi
The Album Leaf - The Light
Explosions in the Sky - The Moon is Down
Toma - Sins of a Solar Empire
Versa - We Are Not What We Say We Are (*)
We Made God - The Color (*)
Yndi Halda - A Song for Starlit Beaches (*)
Yndi Halda - Dash and Blast (*)
Yndi Halda - Illuminate My Heart, My Darling
Yndi Halda - We Flood Empty Lakes
Motionless - Windmill
Do Make Say Think - Auberge Le Mouton Noir
Slint - Good morning captain
Beast, Please Be Still - Mastodon March, Smilodon Smile
April rain - paroxysm of happiness

god is an astronaut
no clear mind

çok harika parçalar var hepinize teşekkürler hepsine bakıyorum

www.eksiduyuru.com
hala bulamadım.

ben yüz sorumdan 90'ına cevap alamadım. sorularımı siliyorum.

www.eksiduyuru.com

www.eksiduyuru.com

hızlı soru eklendiği için sorular kısa sürede arka sayfalara düşüyor.

Belki altın çilek olabilir.

yaban mersini abi o.
www.gurmenet.com

altın çilek.

aa yaban mersini değilmiş ama tarifin tamamen uyuyordu.

hurma?

Cranberry.

elmalı bildi gene, exodia da önce bilmiş sonra bilememiş

Teşekkür ediyorum herkese, araştırdım baya
sanıyorum, türkiyede yer çileği ya da güz yemişi adıyla üretilen meyve imiş
kurtuluskuruyemis.com.tr
tabi kesin bilgisi olan varsa yine memnun olurum
(bkz: güz yemişi)
ama kesinlikle yaban mersini değil; tadına baktım ikisinin de

(bkz: açai)

true detective

married with children (komedi), the x-files, lost, heroes, flash forward,

Hem özenli, hem sürükleyici, hem çok olaylı, hem çok atmosferli, hem de izlemesi en zevkli dizi Supernatural.
Tüm mitoloji konusu, tüm Amerika çekim alanı ve üstüne hayali mekanlar...
şöyle bir görsel vardı hatta :) i.imgur.com

Hannibal (ağırdır)
American Horror story
Elementary. veya Sherlock

Black Mirror

hannibal... konuyu geçtim; mekanlar, dekorasyon falan hayran bırakıcı. tek kötü şey başrol oyuncusunun her şeyi "over-act" yapıyor oluşu. the walking dead'deki rick gibi. ama çok güzeldir.

ve tabii ki black mirror +1

1: sopranos. ondan sonra:

house of cards, the americans, suits

Fringe oksuz mu yetim mi, neden fringe demiyor kimse :) house of cards olur. En sevdigim, biricik gozdem battlestar galactica olur, ayy cok eski yaa demezseniz 4400 olur, sopranos zaten olmali bence.

band of brothers
pacific
black sails - yeni dizi
bates motel
mentalist
vikings

utopia
the wrong mans

www.biletix.com

@sezercik 'yavrum benim' erdal beşikçioğlu'nun oynadığı oyundan bahsetmiştim.

@mucizem kaç gün öncesinden çıkıyor bilet satışa. gerekirse sabah 6da gidelim alalım şu bileti.

gelmiş geçmiş en overrated oyun sanırım.. erdal beşikçioğlu'nun oyunculuğuna laf etmiyorum seni de tenzih ederim ama;
hayatında gogol okumamış/okumayacak, oyunun yönetmeninden, ne anlattığından bile haberi olmayan, oynayan adamın adını bir kaç sene evveline kadar muhtemelen duysa tanımayacak insanların kapılarda izdiham yaratması tek kelimeyle gülünç.
oyun seyretmeye değil, dizi karakterini canlı görmeye gidiyorlar.
sonra da bir delinin hatıra defteri kapalı gişe oynuyor oluyor.
ayrıca asla bir "ben ruhi bey nasılım" başarısı yakalayamayacak oyundur.

cevap; evet, çok süre geçmeden biter. ankara'da isimle satmaya başlamışlardı, ist.da benzer durum yok sanırım. sadece sayı kısıtı var.
15 gün önce satışa çıkıyor.

çarşamba günü için programını yaptım, erkenden gideceğim ilk sıradan alacağım o olmazsa profesyonel'i alacağım. tüm gişelerde satışa çıkıyor mu peki? küçükçekmece sahnesine gitsem alabilir miyim?

istanbul'a gelenin onun oynadığı oyun olduğuna emin misiniz? internette bulamadım.

@bass solo take one eminim. istanbul devlet tiyatroları internet sitesinden bakabilirsin.

12 mart çarşamba günü; 25 marttaki oyun için,
14 mart cuma günü; 27 marttaki oyun için,
16 mart pazar; 29 marttaki oyun için bilet alabilirsiniz..
Yapmışım planımı programımı sizinle paylaşayım dedim neyse ki bugün aldım da bunlara gerek kalmadı..

Saat 06:30 da gişe önünde olacak şekilde yola çıkarsanız ilk sırada ya da 2. sırada olabilirsiniz.. Alma şansınız artar.. Tüm gişelerden satış var zaten en yakını seçersiniz, ben bugün alamasaydım annem bir gişeye ben başka gişeye gidip deneyecektik gerek kalmadı :)

Bugün küçük sahnede yaşanan problemden dolayı (mucizem kullanıcı adlı kişinin bahsettiği mevzu) kesilen biletler sisteme geri iade edilince internetten de satın alma durumu olabildi.. Mümkünse kendiniz gişe önünde beklerken saat 10:00 itibariyle sürekli internetten kontrol edebilecek birini de bulabilirseniz iyi olabilir belki benzer sorunlar yine yaşanır şans işi.. Normalde 10:01 de tükenirken ve internetten hiç alınamazken saat 10:30 a doğru internetten satış gerçekleşti.. Telefonunuzun özelliğine göre kendiniz de deneyebilirsiniz tabii..

kuyruğa girecek abiler ablalar sizlere sesleniyorum lütfen 4 5 bilet alıp allahsızlık yapmayın, zira sizden sonra(ki bunu yaptıysanız kuyruğun başını çekiyor olduğunuzu söyleyebiliriz) gelen kişiye bilet kalmıyor, pls.
şimdi bu sözümle vicdan azabı çeken varsa biletini satmak için mesaj ışığımı yakabilir.

arkadaşlar tam bu noktada karaborsayı önlemek için ankara da biletlerin tc kimlik numarası ile satıldığını duymuştum, iyi olmuş demiştim kendi kendime ama sanırım burada böyle bir durum söz konusu değil.

Burada bir kişi en fazla 4 bilet alabiliyor.. Gişede işler karışınca anlaştık herkes iki bilet alabildi, işlem hızlandı ve daha fazla kişi bilet alabildi..
İşin garibi diğer günler için de geçerli olan bir durum; her gişe ortalama 6-7 bilet basıyor, toplasan 6 tane gişe var, geriye kalan biletler nerede.. Ben bugün bizzat ankara'dan bu konuda memurlara uygulanan baskıya şahit oldum.. Birileri bir işler karıştırıyor ama anlamadım, çok sinir bozucu bir durum..
Sıramızda tiyatroda çalışan biri vardı o da alamadı hatta en son keşke akşam eve gitmeseydim de sabah ilk sırada olsaydım diye serzenişte bile bulundu..
Nereye gidiyor bu biletler?
Bu biletleri böyle haksız elde edenler salona girdiğimizde çoktan yerlerinde oturuyor olurlarsa da hiç şaşırmayacağım..

0.49 daki yan flüt sanırım.

0.52 klavye

0.49'daki piccolo gibi duyuluyor ama diğer videodaki çok mekanik geldi.

piccolo ve flüt birlikte çalıyorlar.

lepra?

olabilir ama sürekli pansuman yapmayı gerektirecek kadar ilerlemiş ve tedavi edilememiş olabilir mi?

170ti sanırım.

drogba'yla almeida'yı kıyaslamanın drogba'ya ayıp olması gibi burak'la almeida'yı kıyaslamak da almeida'ya ayıp. kesinlikle hugo diyorum..

almeida'nın karşılığı drogba'dır, elmander'dir, necati'dir, webo'dur tarz olarak. burak ile karşılaştırılması saçma.

bir galatasaray'lı olarak ben takımıma almeida'yı alırım diyorum ama bu sezondan önce sorsan beşiktaş'lıların bile en az %40'ı burak derdi.

burak yılmaz kesinlikle. ama almeida'yı yanlış yerden eleştiriyorsunuz, ofsayt burak'ın işi.

@sabenburak ofsayt konusunda biri 1. diğeri 2.

Eger sen burak daha iyi diyosan ya biz farkli seyler izliyoruz ya da hic anlamiyoruz bu isten. Sifiriz. Sisirilmis bi forvetten fazlasi olmayan bi adam karsisinda yillarca werder bremen in sampiyonlugunun zamanlarinda bile cok buyuk rol oynamis almeida gibi bi adamdan bahsediyoruz...

tr ligini geçtim, şampiyonlar liginde de kendini kanıtlamış burak gibi bir golcü var elimizde. almeida ile kıyaslamak abestir falan demeyeyim şimdi ama çok da tartışılacak bir konu değil.

ikisinin de artıları eksileri var.
almeida'da bitiricilik burak'a göre daha az.
kafa toplarında almeida üstün
top kontrolünde yine almeida.
ofsayt konusunda ikisi de bol bol düşüyor.
doğru pozisyon alma, burak daha iyi bu konuda. attığı gollerden belli oluyor. bunda gelen pasların kalitesi yadsınamaz tabi. almeida belki taktik gereği ama farklı noktalarda duruyor bazen bu sebeple pozisyon dışında kalıyor.
bana kalsa almeida derdim. burak'ı sevmiyorum.
*beşiktaşlıyım.
*ama drogba ikisini de tokatlar bence.
*almeida yorumum sadece beşiktaş'taki performansına dayanarak.

Tabi ki Almeida. Burak 26 yaşına kadar vasatın altındaydı. Şimdi yine yok ortalarda. İstikrar yok. Ama Almeida en eleştirdiğimiz haliyle bile senede 10 gol atıyor. Ki Almeida gsde oynasa daha fazla atar, takım oyununa da bağlı biraz

www.dailymail.co.uk
eksisozluk.com

kendi açımdan söylemem gerekirse aşağıdakileri yazarken 2 kez düşünürüm;

-yalnız
-yanlız
-herkes
-şarj

sarj
pogaca
kornis
egzos

Travma

şarj

"şarz"

sarımsak

pantalon (pantolon, pantol, pantul)
motamo (motamot, modamod)
entelektüel (entellektüel)
kravat (gravat)
krapon (grapon)
laminat (laminant)
sutiyen (sütyen)
menstrüasyon (mensturasyon)
menopoz (menapoz)
gardörob (gardırop, gardolap)
pardösü (pardesü, pardisö)
küretaj (kürtaj, kürtaş, kürtac, kurdaş)
gangren (TDK bile kangren yazmış!)
şanjanlı (janjanlı)
şanjman (şanzıman, şanzuman)
salamanje (salomanje)
subasman (yazılışı sousbassement) su basmanı diye okuyorlar
Venezuela (Venezüella)
Ekvador (Ekvator)
eşofman (eşortman, aşortman)
şofben (şohben)
oparlör (hoparlör, apollo) yazılışı haut-parleur
naylon (laylon)
rögar (loğar oha!)
alüminyum (elaminyon)
patoloji (pataloji)
ortopedi (ortapedi, ortabedi)
ultrason (ultrasyon)
Röntgen (rotgen)
menenjit (menengiç - ne bilsin garibim? zaten oğlu hasta, bi de tutup onu mu ezberliycek?)

"yanlış telaffuz"dan sayılıyor mu bilmiyorum ama ÇÜNKİ ve ISTANBUL inanılmaz rahatsız ediyor beni.

şehrin adı istanbul. niye ıstanbul diyosunuz ki? spikerler bile böyle yapıyor. ayrıca niye "çünki" diyosunuz? kendimize gelelim lütfen. terbiyesizliğin alemi yok.

edit: crown, doğru telaffuzun ıstanbul olduğunu söyledi. dünyam başıma yıkıldı resmen. yapmayın bunu lütfen. neden ıstanbul? antalya'ya neden entalya demiyoruz? gerçi türkçe ne kadar yazıldığı gibi okunan bir dil, o da tartışılır ya neyse.

@prezerlatif ben de öyleyim bazı kelimelerde bi düşünürüm
yanılmak -yanlış
yalın -yalnız
kırpmak -kirpik
melih gökçek tweeti -herkes

"Birhaber" bu ara en çok karşılaştığım.

@proletarier aller lander vereinigt euch (Kopyalayıp yapıştırmak bile zaman aldı be yav)Sarımsak için TDK "İki şekli de doğrudur. Biri halk ağzıdır ama kabul ederiz" diyor. Gerçi TDK'ya güven miktarı nedir ki.

kase

valeybol voleybol
telaffuz telafuz
laboratuar laboratuvar lavabotuar lavabotuvar diye uzar gider bu.

Yalnız.

yanlış.

Eşofman
fanila

bu sıralar tape ezdi geçti.

çörek de hatalı söylenir. (çöğrek, çöörek gibi)

@hayat aklini

tape doğru efenim

www.eksiduyuru.com

exlibris'in, oradaki cevabını bi daha okuması lazım.

@compadrito'nun doğrusu bu diye verdiği yazılışların önemli bir kısmı yanlış. sevgili dostumuz sanırım bir sözcüğün köken dildeki haliyle o sözcüğün geçiş yaptığı halini karıştırmış. sözcükler başka dillere geçerken imlaları ve söylenişleri (hatta anlamları) değişebilir. örnekse sutiyen değil, sutyen olacak doğrusu. ya da pantalon değil, pantolon. gardörob değil, gardırop, küretaj değil, kürtaj vb.

soruya yanıt olarak: yayımlamak, hoş geldin(iz) (bitişik yazılıyor fakat hoşgelmek diye bir fiil yok) sağ ol(un) (bunu da bitişik yazıyorlar), tıraş vb.

Anneciğimin telaffuzları çok şekerdir. Şöyle ki;
fanyans (fayans)
laaba (lavabo)
dezenktefe (dezenfekte)
vezevre (rezervuar)
maarul (marul) Gerçi Türkçe öğretmenimi İstanbullular maarul diye okur demişti.

Bunlar da kayınvalidemden geliyor,

riks (risk)
çukulata (çikolata)
korniz (korniş)
taras (teras)

@microfiction
motamo'ya da motamot mu diyosunuz?

@compadrito motamo'dan emin değilim o kadar. türkçeye telaffuz ve yazılış olarak nasıl geçtiğine bakar. pek güvenilir bir kaynak olmasa da tdk motamot demiş. nişanyan'a baktım motamo denilmekte. sanırım motamo olsa gerek. tabii yazdıklarınızın hepsi yanlış değil. şöyle ilk bakışta eşofman, entelektüel, pardösü, ortopedi, alüminyum, röntgen vb. ama mesela ekvador dediğimiz şey bir devletin adı. ekvator ise küçük mavi gezegenimizi kestiği varsayılan çizgi.

Ulan tam yalnızdan sonra da yanlış da yazacaktım. :D vazgeçtim. :)

wuh sakin.
bilgi değil zeka sorusu sormaya çalışmıştım yaw. onu da beceremedim zaten tam çevirememişim.
devamı: (git:www.forbes.com)

@microfiction

yazdıklarımın bazılarının, onayınızdan geçmiş olmasına çok sevindim. motamo'ya sanırım ya da emin değilim demenize de şaşırdım.

Ekvador'u Venezuela'nın arkasından yazdığım için ülkeyi kastettiğim anlaşılır sanıyordum ama anlaşılmamış demek ki.

sutiyen değil sutyen olduğunu biliyorum ama takılın, sorun ve açıklayayım diye kasten öyle yazdım. kimin sutyen, kimin soutien, kimin sütyen veya ikizlere takke dediği ile çok ilgilenmiyorum. tek amacım, sütyen diyenlerin de, kelimenin sou ve tien kelimelerinin bir araya gelmesinden oluşmuş bir bileşik isim olduğunu bilmeleri. doğrusunu ve nereden geldiğini bilsinler de, canları ne istiyosa onu desinler. sou alt demek tien de destek demek. alt destek! (desteğin olurum yavrum!)
Fransızcada o ve u bir araya gelince asla ü olarak okunmaz, u olarak okunur. sutiyen olarak yazmamın sebebi, oradaki tien'e dikkat çekmek.

elbise dolabı ise gardırop değil gardrob. garde-robe'un okunuşu yani.

context yani bağlam çok önemli

bu görmüş olduğunuz el aletinin adı curette, okunuşu da küret

monarchmedicalproducts.com

www.merriam-webster.com

Latince curer kelimesinden yani tedaviden türemiş. Cure+dent'ın kürdan (tedavi+diş) olması gibi.

bu el aletiyle yapılan girişimin adı curetage, okunuşu da küretaj. küret ile yapılan işlem, kürt ile yapılan işlem değil yani. Çok havalı -aj ekini almayı biliyosanız Fransızcadan, bunu da pekâlâ söyleyebilirsiniz. Ben gidip kadın doğum hocama kürtaj dersem, genel cerrahi hocama da kangren dersem ''mal mısın oğlum?'' derler bana. doğrusunun ne olduğunu bilin diye yazıyorum. siz ne isterseniz diyebilirsiniz. isterseniz kurdaş diyin ve kardaşla bi akrabalığı var mı acaba bunun diye kafa yorun.

bağlam önemli demiştik di mi? ben şimdi oto sanayiine gidip ''Arif usta benim şanjmana bir bakabilir misin?'' desem,
''Top musun lan sen?!?'' diyip götüme pandik atar! Doğrusunun şanjman olduğunu bildiğim halde, 'usta bi de şanzımana baksan?'' demek zorundayım. Ama gidip de, Kâmil usta bizim gardolabın montacını yapacaan mı? da demem yani.

Haa, bi de, Nişanyan usta da pantalon giyiyor.

* kendi - hemen hemen herkes açık e ile telaffuz ediyor.
* de anlamındaki dahi - da:hi gibi okunuyor. ifrit oluyorum.
* kağıt - kaat gibi okunması gerekirken yazıldığı gibi okunuyor.
* ikametgah - genellikle ikâmetgah şeklinde okunuyor. doğrusu kalın k.

@compadrito "doğrusu" dediğiniz şeyler fransızca açısından doğrusu. fransızcasıyla hava atmak isteyenler bunlar doğrusudur diyebilir ama en nihayetinde bu sözcükleri fransızca değil, türkçe içinde kullandığımızda doğrusu-eğrisi değişecektir. zaten bu sözcüklerin çoğunun türkçedeki varlıkları ve imlalarının son halini alışının üstünden bayağı vakit geçmiş. öte yandan "cevap" da türkçeye arapçadan girme ve arapçada p diye bir harf yok ama "cevab veremedi" diye kitap yazınca pek "doğru" olmuyor. ama fransızcada hem havalı hem de doğru oluyor sanırım.

www.asus.com
şuradan modeline göre ilgili driverı bul tekrar yükle.

12 angry men
kelebek etkisi 1
selvi boylum al yazmalım
iyi, kötü ve çirkin.

www.eksiduyuru.com

yeşik sokak holiganları.

Scent of a woman

About time
Rush
Intouchables

in bruges

naked

ilaçla 1 hafta ilaçsız 7 gün
+
yaşlılık payı

geçmiş olsun.

benim anneannemin onlardayken hastalanırsam yapacakları geliyor aklıma, ilaç dışındaki yöntemleri hepimizden iyi biliyordur anneanneniz. meyve meyve meyve, yiyemiyorsa meyve suyu meyve suyu meyve suyu, nane limon kabuğu bir tutam zencefil biraz tarçın. yanındayken yüzünüz gülsün, muhabbet edin yaşlılar seviyorlar malum, çok da yorulmasın ama. geçmiş olsun, tez zamanda toparlar inşallah.

bol bol su ve bitkiçayı içirin.
onun dışında en iyi tedavi dinlenmek.

duyurunu silme atıyorum.

adam patrick jane.
cvp: yok.

Çoklu hesap serbest olduğu için yeni bir hesap açabilirsin. Ama tabi eski entrylerin eski hesabında kalır, çok istersen eski hesabından silip yeni hesabınla yazarsın. :)

yok :/

argo kullanım. işemek demekmiş.

"pee" kullanabilirsin.

pee argo değil mi?

''urinate'' kullanıyorlar kibar konuşma dilinde,

işemek değil de idrarını yapmak demek gibi.

"pee" argo değil. "piss" kelimesinin euphemism yapılmış hali. "piss" kelimesi de kullanılabilir.

"pee" anlaşılır ve genel olduğu için dedim. bir de çocuklar kullanır genelde. o yüzden ilkokul ingilizcesine en uygun onu gördüm.

biyoloji dersinde kullanılacaksa "urinate" doğru olur. teknik olan terim bu.

use the bathroom nasil arkadaslar? millet isiyip siciyo muyuz bilmek zorunda degilse tabii hahaha